29 Kasım 2014 Cumartesi

FELSEFENİN GELECEĞİ ÜZERİNE

Felsefe; gerçeklik, varlık, bilgi, değer, akıl ve akıl yürütme ile dil gibi temalara sahip sorun ve konuların incelenmesidir. Bu konuları tartışan diğer dallardan eleştirel ve sistematik yaklaşımı ile akıl yürütmeye dayalı olması açısından ayrılır. Felsefenin ortaya çıkışı insanın evreni ve kendisini açıklama ve öngörme çabalarına dayanır. Önceleri kurum olarak bilimi de ikame etmesi açısından evreni açıklayan temel bilimler de felsefenin konusudur. Daha sonra daha özgün konu ve temalara odaklandığını gözlenir. Felsefeyi günümüzde geldiği noktadan bağımsız olarak edebi bir üslupla ‘düşünmenin bilimi’ şeklinde tanımlayabiliriz. Bir başka tanımlama ile felsefenin, ilgi alanına giren konularla ilgili sorular sorma ve cevaplar üretme disiplini olduğunu da söyleyebiliriz.
Geçmişte felsefenin ilgi ve uğraşı alanı olan pek çok konunun günümüzde başta fizik (özellikle teorik fizik) olmak üzere farklı bilim dalları tarafından ele alındığını görüyoruz. İnsanlığın evren, canlı ve cansız yaşam ile insanın kendisi üzerine olan ilgisinin çeşitlenip özel bilimse dallar halinde örgütlenmesi ile felsefenin konularının da değiştiğini izliyoruz. Felsefenin yaşadığı değişim bazı durumlarda küresel olaylara da bağlı olabiliyor. Örneğin 20’nci yüzyılın ikinci yarısında gelişen pek çok felsefi akımın köklerini aynı yüzyılın ilk yarısında yaşanan büyük savaşların yarattığı olumsuz ekonomik, sosyal ve bireysel etkilenmelerde bulmak mümkündür. 1900’lerin ikinci yarısında tanınırlık bulan varoluşçuluk felsefesi, kendi sınırlarının ötesinde yaygınlık göstererek metafizik-din-inanç, drama-sinema-tiyatro, edebiyat ve psikoloji dallarını etkiledi.
Geçtiğimiz yüzyılın küresel etki yapan (‘moda yaratan’) akımlarından bir başkası analitik felsefe yaklaşımıdır. Bu akım ve farklı kolları, (19’uncu yüzyıl felsefesinden farklı olarak) büyük felsefi kurgular ve sentezler yapmak yerine varlığı ve nesneyi analiz etmeyi tercih eder. Analitik düşünmeyi geliştirici etkilerine rağmen en çok eleştirilen yönlerinden birisi de senteze karşı analizi tercih etmesidir.

DEĞİŞİM KARŞISINDA FELSEFE
Bilimsel ve teknik gelişmeler geçmişte felsefe tarafından öne sürülen bazı soruları ve cevapları ilgilenmek üzere üzerine alıyor. Filozoflar tarafından cevaplanan sorularımız günümüzde başta teorik fizik olmak üzere sosyoloji, psikoloji ve psikiyatri gibi dallar tarafından açıklanmaya çalışılıyor. Evrenin doğuşu, gelişimi ve hatta sonu hakkında teorik bilim ve disiplinler hayli mesafe aldı. Bu ve benzeri alanlarda çalışanların isimlerini filozoflarınkine oranla daha yakından tanıyor ve biliyoruz.
Konunun bilim ve teknoloji yönüne baktığımızda felsefeyi tehdit eden pek çok yeni durumun oluştuğunu görüyoruz. Genetik mühendisliği, canlı yedek parçaları üretiminden insan klonlamaya kadar olan teknolojik gücüyle bugüne kadar felsefenin hükümranlık sürdüğü pek çok alanı yeniden tanımlanmak zorunda bırakıyor. Teoloji ve etik adına felsefi söylemler bu yeni durum karşısında be olacak? İklim değişikliği, dünya kaynaklarının hızla tükenmesi ve küreselleşmenin olumsuz etkileri geleceğe yönelik olarak geçmişin savaşlarından daha farklı ama büyük tehdit kaynakları oluşturuyor. Gelişen silah teknolojileri ile birlikte insanın insanı ve diğer canlı yaşam türlerini yok etme gücü hızla yükseliyor. İzleme ve veri toplama teknolojileri sayesinde geçmişin kritik felsefi konularından birisi olan mahremiyet –insanın kendini çıplak hissedeceği– farklı bir tarafa savruluyor.
Bir başka ilginç nokta ise dünyanın ve insanlığın geldiği noktada bilgi hacmi ve çeşitliliğindeki artışın çılgınlık noktasına gelmiş olmasıdır. Bilginin çoğalması açısından bugün gördüğümüz gelişimin, buzdağının görünen ucundan çok daha azı olduğunu söylemek kehanet sayılmaz. Evren, dünya, insan, ilişkiler ve olaylara ilişkin çılgınca artan bilgiyi dikkate aldığımızda bunların tümünü kapsayacak toplam felsefeler ortaya koymak mümkün olacak mı? Giderek dil gibi kendini daha özgün ve dar alanlara yönlendiren felsefe başkaca bir gelişim rotasını mı tercih edecek? Örneğin önümüzdeki gelecekte yeni bir Hegel görecek miyiz? Yoksa felsefenin ekosistemi teknolojiyle etkileşimle yeni bir şekil mi alacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder